
Konkordato ve Borç Yeniden Yapılandırma Süreçleri – 2025
Konkordato ve Borç Yeniden Yapılandırma Süreçleri – 2025. Bu kapsamlı hukuki rehber, finansal zorluklarla mücadele eden kurumsal işletmeler için 2025 yılı Türk Hukuku zemininde iki temel borç yeniden yapılandırma mekanizmasını, Konkordato ve Finansal Yeniden Yapılandırma (FYY)süreçlerini derinlemesine incelemektedir. Makale, bu iki kurumun hukuki nitelik, külli koruma kapsamı, vergisel avantajlar ve stratejik yönetim riskleri açısından sunduğu kritik farklılıkları analiz ederek, borçluların ticari itibar ve operasyonel süreklilik hedeflerine en uygun yöntemi seçebilmeleri için somut bir yol haritası sunmaktadır. Özellikle Yargıtay’ın projelerde aradığı finansal fizibilite şartına ve Konkordato’nun tüm alacaklılara karşı sağladığı takip yasağı avantajına odaklanarak, doğru stratejik kararın alınması için gerekli hukuki ve mali perspektifi sağlamayı amaçlamaktadır.
1-Borç Yeniden Yapılandırmanın Hukuki ve Stratejik Zeminleri
A. Borç Yapılandırma İhtiyacının Makroekonomik ve Hukuki Temeli
Ticaret hukukunun temel amacı, piyasa aktörleri arasındaki güveni ve ticari yaşamın sürekliliğini sağlamaktır. Borç yeniden yapılandırma mekanizmaları, bu amaca hizmet eden ve küresel ekonomide kabul görmüş, işletme bütünlüğünü koruma prensibini (Going Concern) merkezine alan kritik araçlardır. Türk Hukukunda, finansal zorluk yaşayan ticari işletmelerin tasfiyeden kaçınarak ekonomik değerlerini sürdürmeleri için iki ana mekanizma öne çıkmaktadır: 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) çerçevesinde düzenlenen Konkordato ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) mevzuatı kapsamında yürütülen Finansal Yeniden Yapılandırma (FYY). Bu iki kurumun güncel hukuki zeminleri, 2025 yılı ticari stratejileri açısından detaylı bir analiz gerektirmektedir.
2025 yılı perspektifinde, İİK’da kurumsal borçluları doğrudan ilgilendiren büyük yapısal değişiklikler olmamakla birlikte, kanunun uygulama süreçlerindeki teknolojik ve usuli adaptasyonlar, kurumsal borçlular üzerindeki dolaylı baskıyı artırmaktadır. Örneğin, 2025 yılında özellikle bireysel alacaklarda hızlı tahsilat imkanı sağlanması ve haciz işlemlerinde fiziksel yazışma sürecinin ortadan kalkması, alacaklıların tahsilat süreçlerini hızlandırarak, kurumsal borçluların üzerindeki operasyonel ve finansal baskının artmasına neden olabilmektedir. Bu durum, özellikle operasyonel alacaklılar tarafından başlatılabilecek ani takip ve haciz riskine karşı külli koruma ihtiyacını daha da ön plana çıkarmaktadır.
B. Stratejik Yöntem Seçimi: Hukuki Nitelik ve Kapsam Farklılıkları
Borç yapılandırma yolunun stratejik seçimi, öncelikle hukuki zeminin niteliğine bağlıdır. Finansal Yeniden Yapılandırma (FYY), mahkeme dışı, özel hukuk sözleşmesi niteliğinde bir süreç olup, yalnızca çerçeve anlaşmayı imzalayan finansal kuruluşları bağlar. Bu sözleşmesel yapı, taraflar arasında yüksek düzeyde gizlilik ve esneklik sağlarken, kapsamı dar tutar. Buna karşın Konkordato, Asliye Ticaret Mahkemesi denetiminde yürütülen, külli icra kurumu niteliğinde bir süreçtir. Konkordato, mahkeme tasdiki ile birlikte, rehinli alacaklılar hariç olmak üzere, projeye rıza göstermeyenler de dahil tüm alacaklılara karşı bağlayıcı hale gelerek tam bir hukuki koruma (külli icra koruması) sağlar.
Kapsam açısından da önemli kısıtlar mevcuttur. FYY, büyük ölçekli ticari işletmelere yöneliktir ve büyük ölçekli uygulama için parasal eşik, asgari 100 milyon TL ana para borcunu gerektirir. Ayrıca bu mekanizma, yalnızca bankalar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerine borçlu olan ticari işletmeler için geçerlidir; haklarında iflas kararı verilmiş borçlular kapsam dışıdır. Konkordatoda ise parasal eşik (limit) bulunmamaktadır; borçlarını ödemekte acze düşen veya düşme tehlikesi içinde bulunan tüm tacirler başvurabilir.
Bu farklılıklar, bir işletmenin yapılandırma stratejisini belirlerken kritik bir rol oynar. Bir işletmenin finansal borçları yönetilebilir düzeydeyken, operasyonel alacaklılarından (tedarikçiler, diğer ticari ortaklar) yoğun haciz ve takip riski altında bulunması durumunda, sadece finansal kuruluşları bağlayan FYY’nin ticari itibar koruma ve gizlilik avantajlarına rağmen, yetersiz kalacağı açıktır. Zira FYY, üçüncü alacaklıların takibatını engellemez. Bu durumda, malvarlığını ve operasyonel sürekliliği korumak için, tüm alacaklılara karşı icra takiplerini durduran külli korumayı sağlayan Konkordato’ya başvurmak zorunlu bir stratejik adım haline gelecektir.
2. Finansal Yeniden Yapılandırma (FYY) Mekanizması: Sözleşmesel Çözüm Yolu ve Mali Teşvikler
A. FYY’nin Hukuki Yapısı ve Gizlilik İlkesi
Finansal Yeniden Yapılandırma (FYY) mekanizması, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) düzenleyici çerçevesi altında, özel hukuk sözleşmesi niteliğinde bir uzlaşma yoludur. Bu mekanizma, taraflar arasında imzalanan ve sadece imzacıları bağlayan bir Çerçeve Anlaşması’na (ÇAn) dayanır. Bu anlaşma, yalnızca Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması’nı imzalayan alacaklı kuruluşlar açısından hüküm ifade eder.
FYY sürecinin en belirgin avantajlarından biri gizliliğidir. Süreç mahkeme denetiminde ilan edilmediği için gizli yürütülür ve borçlular açısından ticari itibar kaybı daha azdır. Bu durum, hassas ticari ilişkileri olan büyük işletmeler için, Konkordato sürecinin aleni ilan edilmesi ve dava dosyalarının kamuya açık olması durumuna göre önemli bir tercih sebebi oluşturur.
B. Prosedürel Aşamalar ve Karar Mekanizması
FYY süreci, Alacaklı Kuruluşlar Konsorsiyumu (AKK) ve Lider Banka tarafından yönetilir. Bu yapının amacı, mahkeme dışı bir otorite ile hızlı ve etkin karar alma mekanizmasını tesis etmektir. Kararların alınması için gerekli nisap belirlenmiştir: alacakların üçte ikisini ($2/3$) temsil eden, en az iki alacaklı kuruluşun çoğunluğunun onayı gereklidir.
Prosedürel hız, FYY’nin Konkordato’ya göre ayrıldığı bir diğer temel noktadır. İlgili Çerçeve Anlaşması, BDDK’nın onay tarihinden itibaren azami 60 takvim günü içerisinde imzalanmak zorundadır. Bu sıkı zaman çizelgesi, sürecin aylarca, hatta yıllarca sürebilen Konkordato süreçlerine kıyasla çok daha hızlı ilerlemesini ve kararların derhal uygulanmasını zorunlu kılar.
C. FYY’nin Takip Yasağı ve Kapsam Sınırlılığı
FYY kapsamında borçlu, taraf alacaklılar tarafından koruma altına alınır. Bu koruma mekanizması “Durumun korunması süreci” olarak adlandırılır. Bu süreç başladığında, anlaşmaya taraf olan alacaklı kuruluşlar yeni takip açamaz ve mevcut takiplere devam edemezler. Bu koruma, Konkordato’daki geçici mühletin sözleşmesel, daraltılmış bir versiyonu olarak işler.
Ancak FYY Sözleşmesi (FYYS) yalnızca imzacısı olan alacaklı kuruluşları bağladığından, üçüncü alacaklılar bakımından herhangi bir bağlayıcılığı veya koruma etkisi bulunmamaktadır. Üçüncü kişilerin (ticari alacaklılar, tedarikçiler vb.) borçlu üzerindeki takibatı engellenmez. Bu, operasyonel süreklilik açısından büyük bir tehdit oluşturabilir; zira borçlu, finansal kuruluşlarla anlaşsa bile, diğer ticari borçları nedeniyle haciz ve icra takipleriyle karşı karşıya kalabilir.
D. Maliyet Avantajı: Vergisel Muafiyetler
FYY’nin kurumsal borçlular için en önemli avantajı, Konkordato’nun sunmadığı kapsamlı vergisel muafiyetlerdir. FYY süreçleri; Damga Vergisi, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV), ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) muafiyetleri sağlar. Ayrıca, taşınmaz veya iştirak devirleri söz konusu olduğunda Katma Değer Vergisi (KDV) ve Kurumlar Vergisi istisnası uygulanır. İcra harçlarından muafiyet de öngörülmüştür, ancak bu durum uygulamada tartışmaya açıktır. Ek olarak, teşvik belgeleri, ihracat taahhütleri ve kredi garanti kefalet süreleri otomatik olarak uzatılır.
Bu kapsamlı mali teşvikler, FYY’yi finansal borçların yapılandırılması söz konusu olduğunda, maliyet optimizasyonu açısından Konkordato’dan belirgin şekilde üstün kılmaktadır. Devlet, bu teşvikleri sağlayarak, büyük finansal zorlukların mahkeme süreçlerine taşınmasını engellemeyi, finansal sistemi rahatlatmayı ve borçlu ile alacaklıları mahkeme dışı, gizli bir uzlaşmaya yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Konkordatoda ise vergisel muafiyet öngörülmemiştir; olağan vergi rejimi geçerlidir.
3. Konkordato Mekanizması: Külli İcra ve Mahkeme Denetimi
A. Konkordato Başvuru Şartları ve Proje Uygulanabilirliği
Konkordato, borçlarını vadesinde ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi altında bulunan tüm tacirlerin başvurabileceği bir hukuki müessesedir. Başvuru mercii, borçlunun ticari işletmesinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesidir. Konkordato projesi, borçlu ile alacaklıları arasında kanunda belirtilen koşullar altında yapılan bir anlaşmadır. Bu proje, borçlunun alacaklılara uygun koşullar çerçevesinde ödeme yapmasını mümkün kılan yasal bir tekliftir.
Konkordatonun tasdiki için gerekli şartlar arasında, projenin alacaklılar tarafından nitelikli çoğunlukla (alacaklı sayısı ve alacak tutarı bazında) kabul edilmesi yer alır. Yargıtay’ın 2025 hukuki yaklaşımları, konkordato projesinin sadece hukuki bir gereklilik değil, aynı zamanda sağlam bir mali fizibiliteye sahip olması gerektiğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu bağlamda, teklif edilen tutarın, borçlunun mevcut ve gelecekteki kaynakları ile orantılı olması gerekliliği aranmaktadır. Bu kriter, danışmanlık süreçlerinde sunulan makul güvence raporlarının ve finansal modellemelerin kalitesini hayati kılmaktadır. Ayrıca, Mahkeme, borçlu şirket yetkilisinin mahkemeye çağrılarak dinlenmesini de talep edebilir.
B. Geçici ve Kesin Mühlet Kararlarının Hukuki Sonuçları (Külli Koruma)
Konkordato talebinin Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından kabul edilmesiyle başlayan geçici mühlet, İİK 288 maddesi gereği, kesin mühletin sonuçlarının uygulanmaya başlamasını sağlar. Bu sürecin temel amacı, borçlunun malvarlığını korumak ve baskı altında kalmadan konkordato projesini başarıyla tamamlamasını sağlamaktır.
1. Alacaklılar Üzerindeki Külli Etki
Kesin mühlet kararının en önemli sonucu, külli icra korumasıdır. Bu karar ile tüm alacaklılar bakımından icra takipleri durur ve yeni takip başlatılamaz. Bu takip yasağı, Amme alacaklarına (kamu borçlarına) ilişkin takipler de dahil olmak üzere, tüm alacak türlerini kapsar. Önceden başlamış icra takipleri kanun gereği durur. Ayrıca, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları alınmış olsa dahi bunlar mühlet süresince uygulanmaz.
Bu takip yasağının doğal bir sonucu olarak, icra takibi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşürücü süreler, mühlet süresince işlemez. Bu durum, borçlunun malvarlığı üzerindeki baskıyı tamamen kaldırarak yeniden yapılandırma çabalarına odaklanmasını sağlar. Konkordato hükümleri, borçlunun yurt dışındaki malları üzerinde de etkisini gösterebilir; ancak bunun için kararın malın bulunduğu ülkedeki mahkeme tarafından tanınması ve icra edilmesi gerekmektedir.
2. Borçlu Üzerindeki Kısıtlamalar ve Komiser Nezareti
Konkordato süreci borçluya külli koruma sağlasa da, bu koruma borçlunun tasarruf yetkisini ciddi ölçüde kısıtlar ve yüksek düzeyde denetime tabi tutar. Kesin mühletin verilmesi ve komiserin görevlendirilmesinden itibaren, borçlu yürüteceği tüm faaliyetlerini atanan komiserlerin nezaretinde yerine getirmek durumundadır. Borçlu, komiserin ihtarlarına uygun hareket etmek ve gerekli faaliyetler için onay almak zorundadır.
İİK’nın $297/1$ maddesi gereğince, Mahkeme, borçlunun tasarruf yetkisini tamamen kaldırarak, işletmenin faaliyetini yalnızca komiserin devam ettirmesine karar verebilir. Borçlu, mahkemenin izni olmaksızın, rehin tesis etmek, kefil olmak, taşınmaz ve işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi olsa devretmek veya takyit etmek gibi önemli işlemleri yapamaz. Aksi halde yapılan işlem geçersiz sayılabilir.
Bu kısıtlamalara aykırı davranışın ciddi yaptırımları bulunmaktadır. Borçlunun, mahkemenin onayını gerektiren kurallara ya da konkordato komiserinin ihtarına aykırı hareket etmesi durumunda, konkordato talebinin reddi gündeme gelir ve borçlu iflasa tâbi bir kişi ise iflasına karar verilebilir. Bu yüksek denetim ve yaptırım tehdidi, Konkordato sürecinin borçluya mutlak koruma sağlamadığını, aksine borçlunun malvarlığını koruma ve alacaklı menfaatlerini güvence altına alma amacını taşıdığını gösterir. Eski düzenlemede yer alan “iyi niyetinden şüpheyi haklı gösterir bir hareket” kriterinin yeni düzenlemeye alınmaması, mahkemenin odağının ahlaki yargıdan, prosedürel uyumluluk ve ticari işletmenin menfaatlerinin korunmasına kaydığını göstermektedir.
4. Konkordatonun Özel Hukuk İlişkileri Üzerindeki Etkisi (Sözleşme Hukuku)
A. İşletme Faaliyeti İçin Önem Arz Eden Sözleşmelerin Korunması
Konkordato, borçlunun işletme faaliyetinin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla sözleşme hukukunda özel korumalar yaratır. Borçlunun konkordato talebinde bulunması halinde, borçlunun tarafı olduğu ve işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerde yer alan, sırf borçlunun bu yola başvurması nedeniyle sözleşmenin sona erdirileceğine veya borcu muaccel hale getireceğine ilişkin hükümler geçersiz kabul edilir. Sözleşmede açık bir hüküm bulunmasa dahi, sırf konkordatoya başvurma gerekçesiyle sözleşmenin feshi mümkün değildir. Bu hüküm, borçlunun kritik tedarik zinciri veya operasyonel anlaşmalarının zor durum nedeniyle bozulmasını engellemeyi amaçlar.
B. Sürekli Borç İlişkilerinin Feshi Yetkisi
Konkordatonun amaçlarından biri, işletmenin mevcut yapısını rasyonalize etmektir. Bu doğrultuda, borçluya, konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen sürekli borç ilişkilerini sona erdirme yetkisi tanınmıştır.
Bu fesih yetkisinin prosedürü, komiserin uygun görüşü ve mahkemenin onayı alınmak kaydıyla, herhangi bir zamanda sona erecek şekilde fesih yapılmasına dayanır. Bu imkan, borçlunun yeni ve uygulanabilir iş planının hayata geçirilmesi için eskiye ait, maliyetli veya işletme için yük teşkil eden “miras sözleşmeleri” (legacy contracts) temizleme imkanı tanır.
Sözleşmenin bu yolla feshedilmesi nedeniyle karşı tarafın (alacaklının) zararının karşılanması gerekir. Ancak sözleşmenin karşı tarafına ödenecek tazminat alacağı, konkordato tasdik edildiğinde konkordatoya tâbi alacak olarak kabul edilir. Bu durum, fesih maliyetinin tüm alacaklılar arasında paylaşılmasını sağlayarak borçlunun üzerindeki tekil yükü azaltır. Tazminat miktarı konusunda taraflar arasında anlaşmazlık yaşanırsa, alacak çekişmeli alacak haline gelir. Bu fesih yetkisinin tek istisnası, işçi haklarının korunması ilkesi gereği Hizmet Sözleşmeleridir; hizmet sözleşmelerinin bu şekilde sona erdirilmesi mümkün değildir.
5. Konkordato Sürecinin Yönetimsel Yapıları ve Aktörlerin Sorumluluğu
Konkordato sürecinin başarıyla yönetilmesi, atanmış uzmanların ve alacaklı temsilcilerinin etkin işbirliğine ve yasal yükümlülüklere uygun hareket etmesine bağlıdır.
A. Konkordato Komiseri: Uzmanlık, Atama ve Sorumluluk
Konkordato komiseri, sürecin idari ve hukuki omurgasını oluşturur. Temel görevleri arasında borçlunun durumunu incelemek, alacakları tespit etmek, alacaklılar toplantısını organize etmek ve mahkemeye düzenli rapor sunmak yer alır. Komiser ayrıca alacaklıları, Ticaret Sicil Gazetesi ve Basın–İlan Kurumu vasıtasıyla yapacağı ilanla, 15 gün içinde alacaklarını bildirmeye davet eder. Adresi belli olan alacaklılara ayrıca posta yolu ile ilan ulaştırılır. Bu ilanda, alacak bildiriminde bulunmayan alacaklıların konkordato projesinin müzakerelerine katılamayacağı belirtilir.
Komiserler, görevleri nedeniyle yüksek hukuki sorumluluk altındadırlar. Türk Ceza Kanunu (TCK) uygulamasında memur (kamu görevlisi) sayılmaları düzenlemesine yer verilmiştir. Komiserlerin sebep oldukları zararlara ilişkin davaların adliye mahkemelerinde görülmesi gerektiği kabul edilmiştir ve sorumlulukları doktrinde şahsi sorumluluk olarak anılmaktadır.
Konkordato kurumunun işleyişinde kalitenin ve profesyonelliğin güvencesi olarak, İİK $290/5$ madde düzenlemesine göre, bir kişinin eş zamanlı olarak beşten fazla dosyada geçici komiser ve komiser olarak görev yapamayacağı yasal olarak sınırlandırılmıştır. Bu kısıtlama, komiserlik görevinin yeterli dikkat, zaman ve uzmanlıkla yerine getirilmesini sağlamayı hedefler.
B. Alacaklılar Kurulu: Denetim ve Tarafsızlık İlkesi
Alacaklılar kurulu, konkordato süreçlerinde alacaklıların menfaatlerinin korunması ve alacaklı-borçlu menfaat dengesinin temin edilmesi amacıyla tesis edilen bir organdır. Bu kurul, kamu yararını da gözeten bir tavır sergiler.
Kurulun temel rolü, konkordato komiserinin faaliyetlerini denetlemek ve gözetmektir. Sürecin sağlıklı yürütülmesi için komiserlere düzeltici önerilerde bulunabilir ve yapıcı eleştiriler getirebilir. Kurul, özellikle malvarlığının terki suretiyle konkordatoda, tasfiye memurlarını denetleme yetkisine sahiptir. Kurul, ihtiyaç duyduğu tüm bilgi ve belgelere kolayca ulaşabilmeli ve kapsamlı bir inceleme yetkisine sahip olmalıdır. Komiser, kurul üyelerini düzenli olarak sürecin gidişatı ve borçlunun güncel mali durumu hakkında bilgilendirmekle yükümlüdür.
Alacaklılar kurulunun en önemli yükümlülüklerinden biri tarafsızlık ilkesidir. Üyeler, sadece temsilcisi oldukları alacaklı grubunun menfaatlerini koruma amacı taşımamalı, aksine bütün alacaklıların haklarını aynı oranda savunmalı ve sürece dahil tüm bileşenlerin menfaatlerini korumak durumundadır. Kurul, kanunen her ay en az bir kere toplanmak zorundadır ve üyeler, resmi pozisyonları nedeniyle sır saklamakla yükümlüdürler.
Kurul üyeleri, görevlerini gereği gibi yapmadıkları, yetkileri bulunduğu ve engelleyebilecekleri halde engellemedikleri alacaklı zararlarından ötürü haksız fiil hükümlerine göre sorumlu tutulurlar.
6. Teminatlı Alacaklıların Konumu ve Rehin Hukuku Uygulamaları
Konkordato, külli icra kurumuna tabi olmasına rağmen, Türk hukukunda rehin hakkının güvencesi devam eder. Rehinli alacaklıların hukuki konumu, adi (teminatsız) alacaklılardan farklı esaslara tabidir.
A. Rehinli Alacakların Konkordato Projesi Kararındaki Konumu
Rehinle temin edilen alacaklar, konkordato projesinin oylamasında nisap hesabına dahil edilmez; yani oy hakkı bulunmamaktadır. Rehinli alacaklıların toplantıya katılmasında bir engel bulunmamakla birlikte, oylamaya dahil olabilmeleri için rehin hakkından vazgeçmek suretiyle alacaklarını listeye adi alacak olarak yazdırmaları gerekmektedir.
Bu durum, Konkordato’nun esas olarak teminatsız alacaklar için bir borç hafifletme projesi olduğunu teyit eder. Rehinli alacaklının oy hakkının olmaması, rehin hukukunun konkordato mekanizması içinde dahi, malın değeri oranında önceliğini koruduğunu göstermektedir. Rehinli alacaklının teminat dışı kalan alacağı ise adi alacak olarak nisaba dahil edilmek zorundadır.
B. Rehinli Malların Muhafazası ve Satışının Ertelenmesi (İİK m. 307)
Borçlunun işletme faaliyetinin devamı için kritik olan rehinli malların acil tasfiyesini önlemek amacıyla, İcra ve İflas Kanunu $307$. maddesi ile rehinli malların muhafaza altına alınması ve satışının ertelenmesi imkanı tanınmıştır.
Borçlunun talebi üzerine, rehinli malın satışı, tasdik kararından itibaren bir yılı geçmemek üzere ertelenebilir. Bu sınırlı erteleme hakkından faydalanabilmek için iki temel şartın yerine gelmesi zorunludur:
- Rehinle temin edilen alacak konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır.
- Rehinle temin edilen alacağın konkordato talep tarihine kadar ödenmemiş faizi bulunmamalıdır.
Bu bir yıllık süre, işletmenin iyileşme şansını artırmak için tanınmış sınırlı bir koruma süresidir. Hüküm, borçluyu desteklerken, rehinli alacaklının hakkına makul bir süre kısıtlaması getirerek hakkaniyet dengesini gözetir.
VII. Stratejik Seçim Rehberi ve Sonuç
A. Konkordato ve Finansal Yeniden Yapılandırma Mekanizmalarının Karşılaştırmalı Analizi
Kurumsal borç yapılandırma stratejisi, işletmenin alacaklı profilini, finansal zorluğun kaynağını ve istenen hukuki korumanın kapsamını dikkatle analiz etmelidir. Aşağıdaki tablo, 2025 hukuki ortamı altında iki ana mekanizmanın temel farklılıklarını özetlemektedir:
Temel Yapılandırma Mekanizmalarının Karşılaştırmalı Analizi (2025)
| Hukuki Kriter | Finansal Yeniden Yapılandırma (FYY) | Konkordato (İİK) |
| Hukuki Nitelik | Mahkeme dışı, özel hukuk sözleşmesi | Mahkeme denetiminde, külli icra kurumu |
| Bağlayıcılık | Yalnızca çerçeve anlaşmayı imzalayan finansal kuruluşları bağlar | Mahkeme tasdiki ile tüm alacaklılara karşı bağlayıcı |
| Kapsam | Sadece finansal kuruluşlara borçlu ticari işletmeler (min. 100 milyon TL eşiği) | Aciz veya aciz tehlikesinde olan tüm tacirler (limit yok) |
| Takip Yasağı | Yalnızca imzacı alacaklıları bağlayan sözleşmesel koruma; üçüncü alacaklılar takip yapabilir | Tüm alacaklılar (amme dahil) bakımından icra takipleri durur |
| Vergisel Avantajlar | Kapsamlı vergisel muafiyetler sağlanır (BSMV, KKDF, KDV/KV istisnası) | Vergisel muafiyet öngörülmemiştir |
| Gizlilik Durumu | Süreç gizlidir, itibar kaybı düşüktür | Süreç ilan edilir ve dava dosyaları alenidir |
| Süresi (Ortalama) | Hızlı, 60 gün içinde imza hedeflenir | Uzun, ortalama 6-24 ay sürebilir |
B. 2025 Hukuki Uygulamalarından Çıkarılan Temel Sonuçlar ve Tavsiyeler
Yapılan detaylı analiz, borç yeniden yapılandırma sürecinin başarısının, doğru hukuki aracın seçilmesine ve sürecin titizlikle yönetilmesine bağlı olduğunu göstermektedir.
- Külli Koruma Önceliği: İşletmenin operasyonel sürekliliği, üçüncü taraf (finansal olmayan) alacaklıların takibatı nedeniyle ciddi risk altındaysa, Finansal Yeniden Yapılandırma’nın getirdiği maliyet avantajları göz ardı edilerek, Konkordato’ya başvurmak zorunlu bir stratejidir. Konkordato, amme alacakları da dahil olmak üzere tam ve külli koruma sağlayan tek mekanizmadır.
- Finansal Fizibilite Vurgusu: Yargıtay’ın konkordato projelerinde teklif edilen tutarın borçlunun kaynaklarıyla orantılı olması şartını araması, sürecin artık sadece hukuki bir prosedür olmaktan çıkıp, sağlam bir maliyet ve gelir modellemesi, yani güçlü bir makul güvence raporu gerektirdiğini gösterir. Hukuk ekiplerinin, mali müşavirlik ve bağımsız denetim ekipleriyle entegre çalışması hayati öneme sahiptir.
- Yönetişim ve Uyumluluk Riski: Konkordato’da borçlunun tasarruf yetkisinin kısıtlanması ve komiserin ihtarına uymama durumunda iflas riskinin doğması, borçlu yönetimi için en büyük risk faktörüdür. Süreç boyunca komiserin denetimine tam uyum sağlamak, yapılandırmanın başarıya ulaşması için temel bir ön koşuldur.
- Maliyet Etkisi ve Danışmanlık İhtiyacı: Borç yeniden yapılandırma süreçleri, karmaşık hukuki, mali ve idari prosedürleri içerdiğinden yüksek danışmanlık maliyetleri gerektirir. İstanbul Barosu 2025 asgari ücret çizelgesine göre, büroda sözlü danışma ücretleri ilk bir saat için 10.000 TL, yazılı danışma ücretleri ise 20.000 TL olarak belirlenmiştir. Bu durum, sürecin başında alınacak uzman stratejik danışmanlığın maliyet/fayda dengesi açısından büyük önem taşıdığını kanıtlar.
- Profesyonel Komiser Gözetimi: İİK $290/5$ maddesiyle getirilen, komiserlerin eş zamanlı olarak beşten fazla dosyada görev yapamama sınırlaması, Konkordato süreçlerinin daha uzman ellerde yürütülmesini ve denetimin kalitesinin artırılmasını sağlamayı amaçlayan yapıcı bir düzenlemedir. Borçluların, atanan komiserin yetkinliğini ve dosya yükünü dikkate alarak süreçteki işbirliğini maksimize etmesi tavsiye edilir. Konkordato ve Borç Yeniden Yapılandırma Süreçleri – 2025.